Doğduğumuz andan itibaren, bize bakan kişinin tutumu, kendimize olan değerimizi şekillendirir.
Karşımdaki kişinin duygularını adeta bir ayna gibi yansıtırız.
Eğer beni küçümser ya da ihmal ederse, bu davranışlar benim kendime dair hislerimi de etkiler ve ben de o duygularla şekillenir, ona göre hissedebilirim.
Değersizlik duygusunun temeline indiğimizde karşımıza kıskançlık ve haset gibi iki önemli kavram çıkar.
Sırasıyla bu iki kavramı ele alalım.
Kıskançlık genelde olumsuz bir duygu olarak görülse de, aslında doğru kullanıldığında kişinin potansiyelini fark etmesini sağlayan önemli bir işarettir.
Eğer bir şeye ilgimiz yoksa, o konuda kıskançlık da hissetmeyiz.
Kıskançlık, yapabileceğimiz ya da sahip olabileceğimiz bir şeyi fark ettiğimizde ortaya çıkar.
Ancak bunun bir dengesi olmalı; kıskançlık yıkıcı değil, yapıcı bir motivasyona dönüşmeli.
İnsan "Ben de bunu başarabilirim" diyerek bu duyguyu kendi gelişimi için kullanabilmeli.
Haset ise başkasında olan bir şeyi istemekle kalmayıp, o kişinin de sahip olmasını istememektir.
Kıskançlık ise motive edici olabilirken, haset yıkıcıdır. Bu iki duygu arasındaki farkı iyi anlamak değersizlik duygusu anlamak açısından önemlidir.