Her beceride olduğu gibi paylaşmanın da altında güvenli sosyal etkileşim ve iletişim yatar. Bebeklikte yani bir yaşından da önce küçük küçük al-ver oyunlarıyla aslında yavaş yavaş elindekini paylaşmayı bilinçaltına yerleştiririz.
Oyuncağı elinden alındığında çok bekletilmeden kendisine geri verilen bebek (olumsuz başka bir yaşantısı olmadıkça) ilerleyen süreçlerinde paylaşmayı reddetmeyecektir.
Çocuklar, olumlu teşviklerle paylaşmayı adım adım gerçekleştirirler. Bunu birden beklemek çok yanlış olur.
Peki, çocuklara paylaşmak nasıl öğretilir?
Çocuk ister bütün oyuncaklarını paylaşır, ister seçtiği oyuncakları paylaşır, istemezse hiçbirini paylaşmaz. Her durumda çocuğun karşılaşacağı olumlu ya da olumsuz durum vardır.
Paylaşırsa oyun arkadaşı olur ve sosyal gelişimi desteklenir. Paylaşmazsa yalnız kalır ve hırçınlaşır. Bu durumlar çocuğun mantık çerçevesinde değerlendireceği durumlar değildir.
Bu sonuçları çocuğun deneyimlemesi ve olumluya teşvik edilmesi gerekmektedir. Ancak kesinlikle azarlamadan, kızmadan, “bak vermedin oyuncağı, ben de oynamıyorum seninle ne yaparsan yap” gibi cezalandırıcı ifadeler kullanmadan doğru tepkiler verilmelidir. “Onun oynayabileceği hiç oyuncağı olmadığı için seninle oynayamıyor.
Oyuncaklarından bir tanesini de oynaması için ona verirsen birlikte çok eğlenebilirsiniz. Zaten giderken sana geri verecek.” Benzeri açıklamalar çocuk üzerinde baskı hissettirmez ve çocuk düşünerek verip vermemeyi seçebilir.
Çocuğun seçimine saygı duymak gerekir.
Çocuğu paylaşmaya teşvik ederken, yaşına ve gelişim düzeyine uygun davranmayı unutmamak gerekir. Burada çok önemli bir noktayı özellikle vurgulamak istiyorum.
Yukarıda bahsettiğim açıklamayı bebeğe ya da çocuğa birkaç kez, üç gün beş gün söylemekle paylaşmayı öğretemeyebiliriz.
Her çocuk farklı karaktere sahiptir ve her çocuğun gelişimi aynı hızda, aynı çerçevede ilerlemez.
Bu nedenle ailenin ortak tutuma sahip olması, sakin, kararlı ve örnek olması çocuğun öğrenmesini istediğimiz her konu için anahtar görevindedir.