Yengeç Teorisi
Başarıya Giden Yolda Çevremizin Gizli Engelleri
Hayatta kendi yolumuzu çizerken hepimizin hayalleri, hedefleri ve umutları var.
Kimimiz bir kariyer peşinde koşuyor, kimimiz bir yeteneğimizi geliştirmeye çalışıyoruz, kimimiz ise daha iyi bir yaşam sürmek için çabalıyoruz.
Fakat bu yolda ilerlerken, bazen en yakınımızdaki insanların bile bizi geriye çektiğini hissedebiliyoruz.
İşte, bu dinamik, psikolojide “yengeç teorisi” olarak bilinen ve çoğumuzun hayatında gizliden gizliye işleyen bir gerçeğe dayanıyor.
Bir kova dolusu yengeci düşünün; biri çıkmak için çaba gösterdiğinde, diğer yengeçler onu aşağı çeker.
Bu yüzden kovadan hiçbir yengeç çıkamaz. Yengeç teorisi de tam olarak bunu anlatır.
Etrafımızdaki bazı insanlar, belki farkında bile olmadan, bizim yükselebileceğimiz noktalara ulaşmamızı istemez.
Bazen arkadaşlar, akrabalar veya iş arkadaşları bile bu rolü üstlenebilir. Bu, başkalarının kötülüğünü istemek anlamına gelmese de, kişinin başarıya ulaşma çabasının içsel korkular veya yetersizlik hisleri yüzünden engellenmesine yol açar.
Bu teoriyi iş yerinde terfi almak için çabalayan bir arkadaşımızı düşünerek inceleyelim.
Terfi etmek onun yıllardır hayalini kurduğu bir şeydir ve çabası göz ardı edilemez.
Ancak etrafındakiler ona, “Buna gerek var mı?” veya “Bu kadar uğraşıyorsun, ama bu iş senin gibi birine göre değil,” gibi yorumlarla cesaretini kırabilir.
Bazen bunu iyi niyetle yaparlar, bazen de kendi korkularını yansıtırlar.
Ne de olsa, bir kişinin başarılı olması demek, diğerlerinin gözünde kendi başarılarını veya eksiklerini sorgulaması anlamına gelebilir.
Bu dinamiklerin altında kıskançlık veya rekabet duygusu yatsa da, aslında çoğu zaman bu bireysel bir güvenlik arayışıdır.
Hepimiz, çevremizdeki insanlar kadar başarılı veya ortalama kalmak istiyoruz; çünkü bir başkasının öne geçmesi, bize de kendi çabalarımızı sorgulatıyor.
Değişim, hepimizin bildiği gibi, konfor alanımızı terk etmeyi gerektirir.
Diğerlerinin başarısı da bizi bu güvenli alandan çıkmaya zorladığı için, istemeden de olsa onları aşağı çekme eğiliminde olabiliriz.
Peki, bu çekişme dinamiğinin üstesinden nasıl gelebiliriz?
Öncelikle, çevremizdeki insanların yorumlarını kişisel almamayı öğrenmemiz gerekiyor. Kimi zaman çevremizdeki kişiler, kendi korkularını bize yansıtıyor olabilir.
Bu durumda, içsel gücümüzü koruyarak kendi hedeflerimize odaklanmalıyız.
Öte yandan, biz de başkalarının başarılarını daha samimi bir şekilde kutlamayı öğrenmeliyiz.
Başarıyı paylaşmak, başkalarının başarılarından ilham almak, kendimizi kıyaslamak yerine bir yol arkadaşı olarak görmek, hem bizi hem de çevremizdekileri daha sağlıklı bir zemine taşır.
Kendi yolumuzda ilerlerken bu tür engellerle karşılaştığımızda, her birimizin kendi kovasından çıkabileceği, birlikte yükselmenin mümkün olduğu bir dünyaya adım atmak için adım atabiliriz.
Unutmayalım ki, yengeç gibi birbirimizi aşağı çekmek yerine, birbirimize destek olarak yükselebileceğimiz daha güzel bir dünya yaratmak mümkün.
Kaynakça:
1.Holiday, R. (2016). Ego is the Enemy. Penguin Books.
2.Rubin, G. (2017). Better Than Before: Mastering the Habits of Our Everyday Lives. Broadway Books.
3.Festinger, L. (1954). A Theory of Social Comparison Processes. Human Relations, 7(2), 117–140.