Psk.Neslihan Zaman
Köşe Yazarı
Psk.Neslihan Zaman
 

Freud’un Oedipus’una Karşı Kohut’un Odysseus’u

Viyanalı ünlü psikanalist, “psikanalizin babası” olarak bilinen Sigmund Freud ile sonraları pek psikanalizin izinsen gitmese de bir zamanlar “bay psikanaliz” olarak anılan yine Viyanalı psikanalist Heinz Kohut arasında; mitolojiden yola çıkarak buldukları iki ayrı fikir vardır:  Freud’un Oedipus mitinden etkilenerek öne sürdüğü Oedipus Kompleksi ve Kohut’un Odysseus mitinden yararlandığı Yarım Yay tasviri.          Freud erkek çocuğun annesini, babasından kıskanmasını metaforlaştırmak için Oedipus mitini  kullanır.  Kısaca anlatmak gerekirse: Oedipus, Thebai kralı Laios ve kraliçe Iokaste'nin oğludur.  Bir kehanet, Oedipus'un büyüdüğünde babasını öldürüp annesiyle evleneceğini söyler.  Bu kehanetten korkan Laios, yeni doğan Oedipus'u bir dağda terk eder, ancak Oedipus kurtarılır ve başka bir kral tarafından büyütülür.  Yıllar sonra, kim olduğunu bilmeden, bir kavga sırasında öz babası Laios'u öldürür.  Daha sonra Thebai’ye gider, orada Sfenks'i alt ederek halkı kurtarır ve ödül olarak bilmeden annesi Iokaste ile evlenir.  Kehanet gerçekleşmiş olur. Gerçeği öğrenen Oedipus, kendini cezalandırmak için gözlerini kör eder, annesi ise intihar eder.  Oedipus, babasını öldürüp annesiyle evlendiğinde, bilinçsiz arzularının kurbanı olur ve trajik kaderini yaşar.  Freud’a göre, erkek çocukların, 3-6 yaş aralığındaki ödipal adını verdiği bu  dönemde, babalarını bilinçdışı bir şekilde rakip olarak görmeleri, annelerine karşı cinsel çekim hissetmeleri, bu mitin psikolojik temellerini yansıtır.  Ancak bu süreç korku ve suçluluk duygularıyla da şekillenir.  Çocuk, babası tarafından "hadım edilme" korkusuyla karşı karşıya kalır ve bu korku sonucunda annesine duyduğu cinsel arzuları bastırıp babasıyla özdeşleşmeye başlar.  Freud’un perspektifinde, bu süreç evrensel olarak her çocuğun yaşadığı bir dönemdir.  Çocuğun psikolojik gelişimi için bu çatışmanın çözümlenmesi, yani babayla uzlaşılması ve bu  yasak arzuların bastırılması gerekir.  Freud’a göre, bu çözüm süreci sağlıklı bir şekilde gerçekleşmezse, birey ödipal çatışmanın gölgesinde kalabilir ve bu da ileriki yaşlarda psikolojik sorunlara yol açabilir.  Freud’un teorisine karşı çıkan Heinz Kohut ise baba-oğul ilişkisinin bir yarışma ve düşmanlıkla değil, sevgi ve koruma temeline dayanması gerektiğini savunur.  Kohut, Freud’un Oedipus mitine alternatif olarak Odysseus mitini önerir. Odysseus, Truva Savaşı’na gitmemek için deli taklidi yaparken, onu sınamak için bir tuzak kurulur: Oğlu Telemakhos’un beşiğini sürmekte olduğu tarlanın önüne koyarlar. Ancak Odysseus, deliliği sürdüremez ve  yarım bir yay çizerek oğlunu kurtarır.  Bu sahne, Kohut’a göre babanın koruyucu ve sevgi dolu rolünü temsil eder.  Kohut, bu olayı "akıl sağlığının yarım yayı" (semi-circle of mental health) olarak adlandırır.  Bu terim, kişinin hem kendilik nesneleriyle (örneğin anne ve baba) güvenli bağlar kurmasını hem de bu bağlardan ayrılarak bireyselleşebilmesini simgeler.  Freud’un çatışma temelli baba-oğul ilişkisine karşı Kohut, ebeveynlerin çocuk için birer kendilik nesnesi (selfobject) işlevi gördüğünü savunur.  Çocuğun psikolojik gelişiminde, anne ve babanın çocuğa destek sağlayan ve onu büyüten işlevlerinin önemi büyüktür.  Eğer bu işlevler eksik kalırsa, çocuk sağlıklı bir benlik geliştirmekte zorlanır.  Freud’un Oedipus kompleksi, insan psikolojisinde bastırılmış arzular ve güç çatışmaları  üzerine kurulu karanlık bir yolculuğu anlatırken, Kohut’un Odysseus’u, daha umut dolu bir yolculuğun sembolüdür.  İki psikolog da ebeveyn-çocuk ilişkisinin karmaşıklığını farklı mitlerle açıklarken, her biri insanın iç dünyasındaki güç dinamiklerine ışık tutar.  Oedipus, trajik bir kaderin kurbanı olurken, Odysseus kendi kaderini zekası ve sevgisiyle şekillendirir.  Bu iki mit, insan psikolojisindeki temel ilişkilere nasıl bakıldığını gösterir ve insan psikolojisinin derinliklerinde yatan çatışmalar ve umutlar hakkında bize çok şey öğretir.  Bu karşıtlık ile her iki düşünür de insan ruhunun derinliklerine dair önemli içgörüler sunar.  Bireyin bu iki kahraman modeli arasında bir denge bulması, ruhsal sağlığın anahtarı olabilir.  Oğullarıyla yarışmak, düşmanlık duygusu beslemek yerine onları seven, koruyan, destekleyen  babaların çoğalması; Kohut’un daha haklı çıkması dileğiyle.   
Ekleme Tarihi: 26 Ekim 2024 - Cumartesi
Psk.Neslihan Zaman

Freud’un Oedipus’una Karşı Kohut’un Odysseus’u

Viyanalı ünlü psikanalist, “psikanalizin babası” olarak bilinen Sigmund Freud ile sonraları pek psikanalizin izinsen gitmese de bir zamanlar “bay psikanaliz” olarak anılan yine Viyanalı psikanalist Heinz Kohut arasında; mitolojiden yola çıkarak buldukları iki ayrı fikir vardır: 

Freud’un Oedipus mitinden etkilenerek öne sürdüğü Oedipus Kompleksi ve Kohut’un Odysseus mitinden yararlandığı Yarım Yay tasviri. 

       

Freud erkek çocuğun annesini, babasından kıskanmasını metaforlaştırmak için Oedipus mitini 
kullanır. 

Kısaca anlatmak gerekirse: Oedipus, Thebai kralı Laios ve kraliçe Iokaste'nin oğludur. 

Bir kehanet, Oedipus'un büyüdüğünde babasını öldürüp annesiyle evleneceğini söyler. 

Bu kehanetten korkan Laios, yeni doğan Oedipus'u bir dağda terk eder, ancak Oedipus kurtarılır ve başka bir kral tarafından büyütülür. 

Yıllar sonra, kim olduğunu bilmeden, bir kavga sırasında öz babası Laios'u öldürür.

 Daha sonra Thebai’ye gider, orada Sfenks'i alt ederek halkı kurtarır ve ödül olarak bilmeden annesi Iokaste ile evlenir. 

Kehanet gerçekleşmiş olur. Gerçeği öğrenen Oedipus, kendini cezalandırmak için gözlerini kör eder, annesi ise intihar eder. 

Oedipus, babasını öldürüp annesiyle evlendiğinde, bilinçsiz arzularının kurbanı olur ve trajik kaderini yaşar. 

Freud’a göre, erkek çocukların, 3-6 yaş aralığındaki ödipal adını verdiği bu 
dönemde, babalarını bilinçdışı bir şekilde rakip olarak görmeleri, annelerine karşı cinsel çekim hissetmeleri, bu mitin psikolojik temellerini yansıtır. 

Ancak bu süreç korku ve suçluluk duygularıyla da şekillenir. 

Çocuk, babası tarafından "hadım edilme" korkusuyla karşı karşıya kalır ve bu korku sonucunda annesine duyduğu cinsel arzuları bastırıp babasıyla özdeşleşmeye başlar. 

Freud’un perspektifinde, bu süreç evrensel olarak her çocuğun yaşadığı bir dönemdir. 

Çocuğun psikolojik gelişimi için bu çatışmanın çözümlenmesi, yani babayla uzlaşılması ve bu 
yasak arzuların bastırılması gerekir.

 Freud’a göre, bu çözüm süreci sağlıklı bir şekilde gerçekleşmezse, birey ödipal çatışmanın gölgesinde kalabilir ve bu da ileriki yaşlarda psikolojik sorunlara yol açabilir. 

Freud’un teorisine karşı çıkan Heinz Kohut ise baba-oğul ilişkisinin bir yarışma ve düşmanlıkla değil, sevgi ve koruma temeline dayanması gerektiğini savunur.

 Kohut, Freud’un Oedipus mitine alternatif olarak Odysseus mitini önerir. Odysseus, Truva Savaşı’na gitmemek için deli taklidi yaparken, onu sınamak için bir tuzak kurulur: Oğlu Telemakhos’un beşiğini sürmekte olduğu tarlanın önüne koyarlar. Ancak Odysseus, deliliği sürdüremez ve 
yarım bir yay çizerek oğlunu kurtarır.

 Bu sahne, Kohut’a göre babanın koruyucu ve sevgi dolu rolünü temsil eder. 

Kohut, bu olayı "akıl sağlığının yarım yayı" (semi-circle of mental health) olarak adlandırır. 

Bu terim, kişinin hem kendilik nesneleriyle (örneğin anne ve baba) güvenli bağlar kurmasını hem de bu bağlardan ayrılarak bireyselleşebilmesini simgeler.

 Freud’un çatışma temelli baba-oğul ilişkisine karşı Kohut, ebeveynlerin çocuk için birer kendilik nesnesi (selfobject) işlevi gördüğünü savunur.

 Çocuğun psikolojik gelişiminde, anne ve babanın çocuğa destek sağlayan ve onu büyüten işlevlerinin önemi büyüktür. 

Eğer bu işlevler eksik kalırsa, çocuk sağlıklı bir benlik geliştirmekte zorlanır. 

Freud’un Oedipus kompleksi, insan psikolojisinde bastırılmış arzular ve güç çatışmaları  üzerine kurulu karanlık bir yolculuğu anlatırken, Kohut’un Odysseus’u, daha umut dolu bir yolculuğun sembolüdür. 

İki psikolog da ebeveyn-çocuk ilişkisinin karmaşıklığını farklı mitlerle açıklarken, her biri insanın iç dünyasındaki güç dinamiklerine ışık tutar. 

Oedipus, trajik bir kaderin kurbanı olurken, Odysseus kendi kaderini zekası ve sevgisiyle şekillendirir. 

Bu iki mit, insan psikolojisindeki temel ilişkilere nasıl bakıldığını gösterir ve insan psikolojisinin derinliklerinde yatan çatışmalar ve umutlar hakkında bize çok şey öğretir. 

Bu karşıtlık ile her iki düşünür de insan ruhunun derinliklerine dair önemli içgörüler sunar. 

Bireyin bu iki kahraman modeli arasında bir denge bulması, ruhsal sağlığın anahtarı olabilir. 

Oğullarıyla yarışmak, düşmanlık duygusu beslemek yerine onları seven, koruyan, destekleyen 
babaların çoğalması; Kohut’un daha haklı çıkması dileğiyle. 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sondakikagazetem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.