Bir psikolog olarak, bağlanma stilleri; kişilerin kendilerini nasıl gördüğünü, ilişkilerinde partnerlerine nasıl yaklaştığını ve ilişkilerinde nelerden korktuklarını anlamada kilit rol oynuyor diyebilirim.
Her birimiz, farkında olmasak da, ilişkilerimizde belirli bir bağlanma tarzıyla yaklaşırız.
Bağlanma stilimiz, tıpkı aynada yansıyan görüntümüz gibi, iç dünyamızın ilişkilerdeki yüzü olur.
Çocukluk döneminde şekillenen ve hayatımız boyunca ilişkilerimizde bir aktarım olarak bizleri yansıtır.
Bize nasıl davranıldığını, hangi duygulara daha çok maruz kaldığımızı, korunma ya da terk edilme hissini nasıl deneyimlediğimizi kendimiz bile bilmeden gün yüzüne çıkar. Sevgi, güven, yakınlık veya uzaklık...
Hadi gelin, bu güvenme stillerine bir bakalım.
Güvenli bağlanan insanlar; Çocukluk döneminde tutarlı, sevgi dolu ve güvenilir bir bakım almış olmanın etkisiyle, yetişkinlikteki ilişkilerinde de kendilerini rahat, açık ve duygu dolu bir şekilde ifade edebilirler.
Sevgiyi ve desteği sağlıklı bir şekilde arayan, kendilerini olduğu gibi gösterebilen, güvenilir bir alanda hissettiklerinde rahat eden kişilerdir.
"Ben yeterliyim" ve "Başkaları da bana değer verir" mesajını içselleştirmiş olan bu kişiler, ilişkilerinde açık ve samimidir.
Güvenli bağlanan insanlarla olan ilişkiler, limana sığınan gemiler gibidir: fırtınalar geçicidir, eninde sonunda sakin sularda huzur bulunur.
Ama hepimiz bu kadar şanslı olamayabiliriz.
Kaygılı/kararsız bağlanmaya sahipseniz; Çocukluk döneminde ebeveynlerinden alamadığı duygusal ihtiyaçlarını karşılayamayan ya da duygusal açıdan doyumlanamamış bir ilişki deneyimlemiş kişilerde görülebilir.
Sevgiye ve yakınlığa duydukları ihtiyaç nedeniyle sürekli bir onay arayışı içindedir.
Bu kişiler, partnerlerinin ilgisi azaldığında endişelenir, sevildiğinden emin olmak için sürekli işaretler arar.
Tıpkı bir kitap sayfasını çevirdikten sonra geriye dönüp tekrar tekrar okuma ihtiyacı gibi, bu kişiler de duygusal güvenceyi tekrar tekrar hissetmek ister.
Kaçıngan bağlanma stiline sahipseniz; Bu kişiler, yakınlıktan kaçarlar, duygusal mesafeyi koruma eğilimindedirler.
Sanki yakınlık, içlerinde bir tehditmiş gibi, kendilerini koruma altına alır ve bağlanmayı zorlaştırırlar.
Duygusal derinlikten kaçınan, sınırlarını katı bir şekilde koruyan kaçınganlar, bazen uzaklaşmayı bir koruma kalkanı olarak kullanırlar.
Belki de hepimiz, hayatımızın belli dönemlerinde farklı bağlanma türleri deneyimliyoruzdur.
Kimi zaman güvende hissediyoruz, kimi zaman kaygılı, kimi zamansa kaçınmayı tercih ediyoruz.
Hangi bağlanma türüne sahip olursak olalım, her insanın sevmeye ve sevilmeye dair derin bir kapasitesi var.
Bu kapasiteyi keşfetmek ve geliştirmek, hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için sağlıklı, tatmin edici ilişkiler yaratmanın anahtarı.