Aile kurmayı neredeyse birçok birey ister.
Güzel, sağlıklı bir yuva kurmak, eğlenebileceği ve mutlu olmak istediği bir eşe sahip olmak, sağlıklı, saygılı, büyütebileceği bir çocuğa sahip olmak…
Kadınların da erkeklerin de hayalini kurup, gerçekleştirmek istediği bir evredir.
Ebeveyn olmak tahmin ettiğimizden daha meşakkatli bir iştir.
Sorumluluklarının artması, kendinden önce düşünmen gereken bir bebeğinin olması, bebeğine karşı kaygılarla geçen günler, ilk defa ebeveyn olanlar için bol ağlamalı, stresli, uykusuz geçen geceler ve belki de daha fazlası…
Ebeveyn olmak;
çocuğunu el üstünde tutmak,
her şeyden sakınmak,
aman düşmesin diye kontrol etmek, aman ağlamasın diye her istediğini yapmak,
dersleri kötü geldiğinde diğer öğrencilerle kıyaslamak,
yaptığı yanlışlardan dolayı çocuğunu eleştirmek,
bir işi yapamadığı zaman beceriksizsin demek,
yeni okula başladığında uyum sağlayamaz zaten deyip yanından ayrılmamak,
kardeşi varsa onun gibi yapsana tarzı benzetmeler ve kıyaslamalar yapmak, çocuğunuz ortaya bir fikir attığında onu ciddiye almamak,
çalışan bir ebeveyn olduğu için çocuğa karşı ilgisiz olmak,
ben yanında yokum oğlum/ kızım onu bensiz yapamaz vs. demek ebeveyn olmak demek değildir.
Ebeveyn olmak; yeri geldiğinde çocuğuna düşmesini yeri geldiğinde düştüğü yerden kalkmasını öğretmek, dersleri kötü gelse bile diğer öğrencilerle kıyaslamak yerine doğru ders çalışma stilini öğretmek, bir işi yapamadığı zaman hakaret etmek yerine kızına/ oğluna o işi beraber yaparak öğretmek, kardeşiyle kıyaslamak yerine ikisinin farklı bireyler olduğunu farkına varıp ona göre hareket etmek, yanında olmadığınız zaman o işi çocuğunuzun yapabileceğine inanmak ve ona güvendiğinizi hissettirmek, ağlamasın diye her istediğini yapmak yerine oğluna/ kızına doğruyu- yanlışı sakince öğretmek, çalışsa bile çocuğuna vakit ayırmak, çocuğunuzun söylediği cümleleri ciddiye alıp onu dinlemek, yaptıklarını eleştirmek yerine beraber doğru yolu bulmak vs. ebeveyn olmak demektir.
Zaman zaman hepimizin farkına varmadan yaptığı yanlışlar, hatalar olabiliyor.
Ancak bir çocuğu büyütürken özellikle yaptıklarımıza, söylediklerimize ve davranışlarımıza dikkat etmemiz gerekiyor.
Bugün neredeyse hepimizin kendimizce yaşadığı sorunların, sıkıntıların temelinde çocukluğumuzda yaşadıklarımız, duyduklarımız, hissettiklerimiz vardır.
Biz doğar doğmaz hayal kırıklığı hissini, yetersizlik hissini, mutsuzluk hissini, istenmeme duygusunu vs. yaşamadık. Biz bunları zamanla öğrendik.
Çocukluğumuzda bize söylenen cümlelerden, okulda yaşadığımız zorbalıklardan, çevremiz tarafından eleştirildiğimizde biz bu hislerle tanıştık.
Bir problemle karşılaştığımızda hissettiğimiz o duygu bize yabancı değildir.
Neredeyse şu an yaşadığımız problemlerdeki hissettiğimiz o duygu, çocukluğumuzda zaten hissettiğimiz duygudur.
Yani çocukken öğrendiğimiz, bildiğimiz ve yaşadığımız bir duygudur.
En son yaşadığınız olayı düşünün. Orada hissettiğiniz duygunuz nedir? (Örneğin; hayal kırıklığı, mutsuzluk, heyecan, mutluluk, yetersizlik, başarısızlık hissi vs.).
Eğer hissettiğiniz duyguyu bulduysanız şimdi düşünün.
O duyguyu hayatınız boyunca ilk defa nerede, kim tarafından ve kaç yaşında hissetmiştiniz?
Bu sorunun cevabı genelde bizim çocukluğumuza iner. Aile, akraba, komşu ya da arkadaşlarımız tarafından çocukken bize öğretilen duygular…
İlk anlattığım “ebeveyn olmak” yanlış bir yoldur.
Bu yolda ilerleyen ebeveynlerin çocuklarında ilerleyen zamanlarda öz sevgi eksikliği, özgüven eksikliği, öz saygı eksikliği vs. kaçınılmazdır.
Hangi ebeveyn çocuğunun öz sevgisinin az olmasını ister ki?
Baktığımızda hiçbir ebeveyn bunu istemez ama çocuğumu yanlışsız büyüteceğim, hatasız büyüteceğim vs. derken bir o kadar mükemmeliyetçi büyütürüz.
Mükemmeliyetçi bir birey; başarısız olmak istemez ve her başarısızlığa ister istemez odaklanır, bu zamana kadar başardığı birçok şeyi göremez, bir şeyi yapamadığında o kişide kaygı ve stres oluşur ve en önemlisi kişi bir şeyi yapamadıkça kendine olumsuz duygular besler.
Çocuğumuzun fikirlerini ciddiye almayıp, üstüne sen daha küçüksün, karışma büyüklerin işlerine deyip onu geçiştirirsek ve eleştirirsek, ilerleyen zamanlarda o çocukta onaylanma ihtiyacı oluşur.
Onaylanma ihtiyacı olan kişilerde; karşı taraftan sürekli onaylanmak isteme, bir fikir beyan ederken çekinerek söyleme ya da hiç söylememe, öz sevgisinde azalma, özgüveninde azalma, ister istemez kendi düşüncelerinin yanlış olduğunu düşünme vs. gibi durumlar görülebilir.
Hiçbirimiz böyle bir birey de olmak istemeyiz, böyle bir çocuk da büyütmek istemeyiz.
Bu yüzden çocuklarımıza karşı hareketlerimize, söylediklerimize ve davranışlarımıza biraz daha dikkat etmeliyiz.
Ebeveyn olarak kendimizi bu yönde biraz daha geliştirebiliriz. Bunun için konuya dair kitap okuyabilir, bir terapistten yardım alabilir ya da araştırmalar yapabiliriz.
İkinci bahsettiğim “ebeveyn olmak” doğru bir süreçtir. Orada bahsettiğim gibi bir ebeveyn olursak eğer; çocuklarımızın görüşlerine saygı duyduğumuz için, onları başkalarıyla kıyaslamadığımız ve eleştirmediğimiz için, elimizden geldiğince doğruyu/ yanlışı sakince ve sabırla anlattığımız için, ağlasa bile sakince problemleri çözdüğümüz için vs. büyüyünce daha öz sevgisi yüksek, daha özgüvenli, daha kendinden emin ve başaracağına inanan, konuşurken çekinmeden fikirlerini söyleyen vs. bir birey büyütmüş oluruz.
Böyle bir çocuk büyütmenin verdiği o gurur ve başarı hissiyle yaşamak istemez misiniz?
Bunları yapacak sabrım yok, tahammülüm yok, deniyorum ama olmuyor gibi cümleleriniz varsa eğer öncesinde de dediğim gibi bir terapistten yardım alabilirsiniz, bunun için araştırmalar yapabilirsiniz, çevrenizdeki ebeveynlerle konuşarak çözüm bulabilirsiniz, bu konu hakkında kendinizi geliştirecek dergiler/ kitaplar okuyabilir, videolar izleyebilirsiniz.