Hepimizin zaman zaman başkalarını memnun etme eğilimimiz olur.
Ancak bazı insanlar için bu, hayatlarının merkezine yerleşir; başkalarını mutlu etmek bir zorunluluk gibi hissedilir.
Bu, çoğunlukla geçmiş yaşantılarımızda şekillenen bir davranış biçimidir.
Çocukken ebeveynlerimizin beklentilerini karşılayarak onay aldığımızda, sevgi görmek ve kabul edilmek için “uyumlu” olmanın şart olduğu algısını geliştiririz.
Yıllar geçtikçe bu algı, yetişkin dünyasında da kendini gösterir; onaylanmak, takdir görmek ve sevilmek için başkalarını mutlu etmeye çalışırız.
Başkalarını memnun etmeye çalışmak, sınırlarımızı görmezden gelmemize, kendi ihtiyaçlarımızı bastırmamıza ve zamanla tükenmişlik yaşamamıza yol açabilir.
Ne yazık ki, herkesi memnun etmeye çalışırken kendimizi unuturuz.
İnsanların beklentileri doğrultusunda hareket etmek, kendimizi ifade edemememize, hayır diyemememize ve özgüven kaybına neden olur.
Peki, bu durumla nasıl başa çıkabiliriz?
İlk adım, kendi değerimizi başkalarının onayına bağımlı hale getirmediğimizi fark etmektir.
Kendi istek ve ihtiyaçlarımızı belirlemeli, nelerin bize iyi geldiğini keşfetmeliyiz.
Başkalarının beklentilerine hayır demek, zaman zaman zor olsa da, kendi sınırlarımızı korumanın bir yoludur.
Bu, bizim kişisel alanımıza saygı göstermemizi sağlar ve uzun vadede daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza olanak tanır.
Başkalarını memnun etme davranışımızı anlamak ve bununla baş etmek için içsel farkındalık çalışmaları yapabiliriz.
Örneğin, bir karar verirken “Bu gerçekten benim istediğim şey mi?” diye kendimize sorabiliriz.
Ayrıca, kendimizi geliştirmek ve sınır koyma becerimizi artırmak için terapi, faydalı bir destek sunabilir.
Unutmayalım ki, herkesin beklentilerini karşılamaya çalışmak sadece yorucu değil, aynı zamanda imkansızdır.
Kendimize ve ihtiyaçlarımıza değer vermek, başkalarının beklentilerini ikinci plana atmak değil, tam tersine kendimize hak ettiğimiz saygıyı göstermektir.