İnsan yaşamı boyunca 3 temel kavram üzerine şekillenir.
Anlamak, anlatmak ve anlaşılmak. Bu kavramlar dengeli bir biçimde varlığınısürdürdüğünde yaşam daha anlamlı hale gelir.
Aksi durumda kaos kaçınılmazdır.
Anlamak, bireyin sözlü ve sözsüz verdiği mesajları, mesajların altında yatan niyetleri doğru değerlendirme becerisi demektir.
Toplumsal ve bireysel olarak bakıldığında eksikliğini ciddi anlamda, yaşamın her alanında hissettiğimiz ve hissetmeye devam edeceğimiz bir kavram.
Çoğu zaman hepimiz karşımızdaki kişiye şunu deriz: Seni anlıyorum. Evet ama gerçekten verdiğin mesajları doğru değerlendirebiliyor muyum?
Asıl önemli olan budur ya zaten.
Ne diyor Sezai Karakoç: Anlamak masraflı bir iştir. Emek, gayret ve samimiyet ister.
Yanlış anlamak kolaydır oysa. Biraz kötü niyet, biraz cahillik kafidir.
Tabi bir de anlatmak var. TDK'ya göre anlatmak; bilgi vermek, bir durumu, bir olayı izah etmek anlamlarına gelir. Kiminin hitabet gücü iyidir güzel izah eder.
Söylediklerinin yanlış ya da doğru olması değil, anlatabilmesidir önemli olan.
Kimi ise doğrulara rağmen izah edemediği için, anlatamaz. Bu durum bize aslında anlatmak kavramının ne derece önemli olduğunu gösterir.
Yaşamı şekillendiren son kavram ise anlaşılmak.
Bu sefer de verdiğimiz mesajların karşı tarafta ne derece etki uyandırdığıdevreye giriyor.'Ben'den ziyade 'Sen'in beni anlama ve anlamlandırma biçimin, değerlendirme yetin önemli hale geliyor.
Yani verdiğim mesaj yerine ulaştı fakat geri bildirimi doğru biçimde vermen gerekiyor.
Bu emir ile zorlama ile tabii ki olabilecek birşey değil. Bundan dolayı asıl önemli olan benzer duyguları davranışlarla pekiştirip bu hissiyatı karşı tarafa verebilmekir.
İnsanlar doğası gereği diğer canlılardan farklı olarak bir bütün halinde duygu düşünce ve davranışlarla anlaşılmak ister.
Anlamak, anlatmak ve anlaşılmak kavramları birbirini tamamladığında ilişkiler daha sağlıklı hale gelir, insan yeryüzünde mana bulur. İşin özü budur.
Ruhsal bunalımlara bakıldığında 3 kavramın öneminin insan yaşamını ciddi biçimde etkilediği görülür.
Varsın eksik ya da fazla olsun farketmez ama mutlaka olsun. Olsun ki bireyin varlığı anlamlıhale gelsin. Kaostan denge durumuna gelmek için bu gerekli ve yeterlidir.
Yaşamın tümünü şekillendiren de bu zorlu kavramlardır. Anladığımız, anlattığımız ve anlaşıldğımız güzel bir dünya dileğiyle
İnsan yaşamı boyunca 3 temel kavram üzerine şekillenir.
Anlamak, anlatmak ve anlaşılmak. Bu kavramlar dengeli bir biçimde varlığınısürdürdüğünde yaşam daha anlamlı hale gelir.
Aksi durumda kaos kaçınılmazdır.
Anlamak, bireyin sözlü ve sözsüz verdiği mesajları, mesajların altında yatan niyetleri doğru değerlendirme becerisi demektir.
Toplumsal ve bireysel olarak bakıldığında eksikliğini ciddi anlamda, yaşamın her alanında hissettiğimiz ve hissetmeye devam edeceğimiz bir kavram.
Çoğu zaman hepimiz karşımızdaki kişiye şunu deriz: Seni anlıyorum. Evet ama gerçekten verdiğin mesajları doğru değerlendirebiliyor muyum?
Asıl önemli olan budur ya zaten.
Ne diyor Sezai Karakoç: Anlamak masraflı bir iştir. Emek, gayret ve samimiyet ister.
Yanlış anlamak kolaydır oysa. Biraz kötü niyet, biraz cahillik kafidir.
Tabi bir de anlatmak var. TDK'ya göre anlatmak; bilgi vermek, bir durumu, bir olayı izah etmek anlamlarına gelir. Kiminin hitabet gücü iyidir güzel izah eder.
Söylediklerinin yanlış ya da doğru olması değil, anlatabilmesidir önemli olan.
Kimi ise doğrulara rağmen izah edemediği için, anlatamaz. Bu durum bize aslında anlatmak kavramının ne derece önemli olduğunu gösterir.
Yaşamı şekillendiren son kavram ise anlaşılmak.
Bu sefer de verdiğimiz mesajların karşı tarafta ne derece etki uyandırdığıdevreye giriyor.'Ben'den ziyade 'Sen'in beni anlama ve anlamlandırma biçimin, değerlendirme yetin önemli hale geliyor.
Yani verdiğim mesaj yerine ulaştı fakat geri bildirimi doğru biçimde vermen gerekiyor.
Bu emir ile zorlama ile tabii ki olabilecek birşey değil. Bundan dolayı asıl önemli olan benzer duyguları davranışlarla pekiştirip bu hissiyatı karşı tarafa verebilmekir.
İnsanlar doğası gereği diğer canlılardan farklı olarak bir bütün halinde duygu düşünce ve davranışlarla anlaşılmak ister.
Anlamak, anlatmak ve anlaşılmak kavramları birbirini tamamladığında ilişkiler daha sağlıklı hale gelir, insan yeryüzünde mana bulur. İşin özü budur.
Ruhsal bunalımlara bakıldığında 3 kavramın öneminin insan yaşamını ciddi biçimde etkilediği görülür.
Varsın eksik ya da fazla olsun farketmez ama mutlaka olsun. Olsun ki bireyin varlığı anlamlıhale gelsin. Kaostan denge durumuna gelmek için bu gerekli ve yeterlidir.
Yaşamın tümünü şekillendiren de bu zorlu kavramlardır. Anladığımız, anlattığımız ve anlaşıldğımız güzel bir dünya dileğiyle.