Bir zamanlar fakir bir köyde, yaşlı ve iyi kalpli bir terzi yaşardı. Bu terzi, köydeki tek terziydi, bu yüzden köylülerin tüm giysilerini makul bir ücret karşılığında dikerdi.
Bir gün köy halkından biri terzinin yanına geldi ve şöyle dedi:
– Senin çok paran var, neden fakirlere yardım etmiyorsun? Köyün kasabının senin sahip olduğun paranın yarısına bile sahip değil ama yine de fakirlere her gün ücretsiz et veriyor.
Terzi şöyle cevap verdi:
– İnsanların niyetlerini yalnızca Allah bilir ve sahip olduğumuz parayı nasıl harcadığımızdan dolayı bizi ancak O yargılar.
Adam duyduklarından öfkelendi ve sinirlenerek terzinin evinden ayrıldı. Daha sonra köyde terzi hakkında dedikodular yaymaya başladı. Köylülere, onun cimri biri olduğunu, parayı çok sevdiğini ve ihtiyacı olanlara yardım etmeyi ya da sadaka vermeyi reddettiğini söyledi.
Günler geçti, yaşlı terzi hastalandı. Köylülerden hiçbiri onu ziyarete gitmedi. Birkaç gün sonra terzi hayatını kaybetti ve cenazesine de kimse katılmadı.
Terzinin ölümünden bir ay sonra, kasap fakirlere ücretsiz et vermeyi bıraktı. Köylüler buna çok şaşırdı ve nedenini sordu. Kasap şöyle cevap verdi:
– Fakirlere dağıttığım et kendi paramla değildi. Yaşlı terzi her ay bana bir miktar para verirdi ve bu parayı fakirlere et dağıtmak için kullanmamı isterdi. Ancak terzi öldükten sonra, fakirlere ücretsiz et alacak param kalmadı.
Başkalarının işine karışma ve insanların niyetlerini bildiğini iddia etme.
Bu, yalnızca Allah'ın sorumluluğundadır. Sonuçta, eylemleri sana zarar vermediği sürece herkesin istediğini yapma özgürlüğü vardır