Kendi olamamanın en büyük bedellerinden biri, sürekli bir içsel çatışma yaşatmaktır. İnsan, başkalarının onayını almak uğruna kendi duygularını ve düşüncelerini bastırdığında, içsel bir huzursuzluk hissetmeye başlar.
Çünkü birey, doğal olarak kendini ifade etmek ve olduğu gibi kabul görmek ister. Ancak bu ihtiyaç bastırıldığında, kişinin özgüveni zedelenir ve kendine olan saygısı azalır. Bunun sonucunda, birey hem psikolojik hem de duygusal anlamda bir tükenmişlik yaşayabilir.
Ayrıca, kendin olamamak sosyal ilişkiler üzerinde de olumsuz etkiler yaratır. İnsanlar, sahici ve içten bağlar kurmak için birbirlerinin gerçek yüzlerini görmek ister. Eğer bir kişi sürekli rol yapıyorsa, çevresiyle olan ilişkileri yüzeysel kalır ve derin bir bağ kurması zorlaşır. Gerçek benliğini saklayan birey, başkaları tarafından anlaşılmadığını hissedebilir ve yalnızlık duygusuna kapılabilir.
Bu nedenle, kendin olmak, hem bireyin kendi mutluluğu hem de sağlıklı ilişkiler kurabilmesi için vazgeçilmezdir.